Ses Nedir? Sesin Oluşmasını Sağlayan Organlar Nelerdir?
Ses, diyaframdan başlayarak gelen havanın akciğerler, ses telleri ve ağız bölgesindeki ses organlarında biçimlendirilmesiyle oluşan, kulakla veya hassas aletlerle algılanabilen titreşimlerdir.
Ses dalgaları hava içinde saniyede yaklaşık olarak 340 metre hızıyla yayılır. Bu hız, sesin içinde bulunduğu ortama göre gazlarda, sıvılarda ve katı maddelerde başka başkadır. İnsan kulağı yaklaşık olarak 20-20000 hertz arasındaki ses dalgalarını duyabilir. Köpekler 40000 hertze kadar olan sesleri duyabilmektedir (Von Essen’den Akt. Aksan, 1995:174).
Ciğerlerimize aldığımız hava, karın boşluğu ile üst solunum yollarını birbirinden ayran diyafram adı verilen zar, göğüs kasları ve göğüs kafesinin ahenkli çalışmasıyla sese dönüşür. Bu ahenkli ve birbirine bağlı çalışmayı yönlendiren de beyindir. Konuşma becerisi; okuma, dinleme ve yazma becerilerine göre daha komplekstir. Bu beceri, fiziksel olarak adeta iç içe girmiş, küçük bir sistemin birbiriyle ahenkli olarak çalışması sonucunda gelişir (Yalçın, 2002:101).
Seslerin oluşumu ve kullanılışı bununla ilgili bir bilim alanını ortaya çıkartmıştır. Bu alan sesbilimidir. “Sesbilim, insan dilinin seslerinin nasıl meydana getirildiğini, ne gibi nitelikleri olduğunu, ses dalgalarıyla nasıl aktarılarak dinleyene nasıl ulaştırıldığını, dinleyenin bu seslerin alışını, kısacası, dilin ve bildirişmenin ses yönünü inceleyen bilimdir (Aksan, 1995:26).”
Sesin Oluşmasını Sağlayan Organlar Nelerdir?
a) Diyafram
Karın boşluğunu göğüs kafesinden ayıran, ortasına doğru incelen, kenarlara doğru kas ve sinirlerle kalınlaşan bir yapıya sahiptir. Diyaframın vücuttaki asıl görevi, nefes alıp vermeyi sağlamaktır. Diyaframdan nefes alıp vermemiz akciğerlerimize giren havanın %65-80 oranında artmasına sebep olur. Aldığımız nefesi diyaframa kadar indirmediğimizde sağlıklı bir nefes almış olmayız. Her nefes alışımızda göğüs kapasitemizin ortalama 1/3’ü kadar hava göğüs kafesimize girer ve diyaframdaki esneme ile istediğimiz zaman dışarı çıkar. Kasların hareketiyle genişleyerek havanın girmesini sağlar ve kasların yardımıyla daralarak havayı soluk borumuza doğru sıkıştırır. Diyafram nefesinde; özellikle nefesi alırken karın dışarı doğru çıkar, nefes verirken ise içeri çekilme görülür. Eğer diyafram bu yapıda olmasaydı veya hiç olmasaydı konuşmamızın gerçekleşmesi mümkün olamazdı. Günümüzde ihtiyaç duyduğumuz diyafram nefesi, doğduğumuzda aldığımız doğru nefes alma şeklidir.
Diyafram Nefesinin Faydaları:
Diyaframın kusurlu olması veya iyi eğitilememesi sebebiyle birtakım konuşma bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Mesela kekemelik, küçükken geçirilen bazı rahatsızlıklardan dolayı diyaframın bağlı olduğu kasları yönlendiren sinirlerin etkilenmesi sonucunda ortaya çıkabilmektedir. Bu gibi rahatsızlıklar tedavi edilerek giderilebilir. Diyafram eğitimi; tiyatro, opera, ses ve müzik eğitimi veren kurumlarla, diksiyon konusunda uzmanlaşmış kişiler için önemli bir eğitim sürecidir (Yalçın, 2002:102).
b) Akciğerler
Göğüs kafesinin yapısında hem sağlıklı soluk alıp vermeyi sağlayan hem de konuşma temposunun akışını düzenleyen bir çalışma biçimi vardır. Göğüs kafesindeki bazı kaburga kemiklerinin ön bağlantılarının olmaması ve aralarında bir kıkırdaksı tabaka ile bağlantı kurulmuş olması, göğüs kafesinin karın boşluğuna doğru olan kısmının bir yay gibi hareket etmesini sağlamaktadır. Bu yayın düzenli olarak çalışmasını sağlayan da beyinden aldığı düzenli emirlerle çalışan göğüs kaslarıdır. Yapılan araştırmalarda göğüs kafesindeki yapı bozuklukları sebebiyle bazı hastaların konuşma bozuklukları çektikleri görülmüştür (Temizyürek, 2007:121).
Ses için gerekli havayı solunum organlarımızla sağlarız. Soluk alıp verme, akciğerlerle gerçekleşir. Tabiki bu hareketi tek başına yapmıyorlar. Çeşitli kaslar (diyafram…) yardımıyla soluk alma ve vermeyi düzenlemektedir. Dolayısıyla konuşmayı da doğrudan etkiler. Akciğerler, hem konuşmamızı sağlarken hem de solunumun konuşmadaki etkisiyle konuşmayı etkilemektedir.
c) Gırtlak ve Ses Telleri
Gırtlak, solunum sırasında soluğun geçtiği bölgedir. İçindeki ses telleri yardımıyla, akciğerlerden gelen havanın ses tellerinin arasından geçişi sırasında ses oluşumu başlar. Gırtlak kaslarının fonksiyonu ile birbirine yaklaşan ses telleri hava basıncının etkisi ile pasif olarak titreşirler. Bu titreşim yüzeysel dokuda oluşur ve ortadan yanlara doğru hareket eden mukoza dalgası meydana gelir. Ses telleri seviyesinde oluşan ses boğaz, geniz, burun, sinüs ve ağız boşluklarından oluşan rezonans (tını) çemberinde biçimlendirilerek son şeklini alır.
Ses telleri soluk alışverişlerimizde düzenli olarak açılır ve kapanır. Konuşma isteğimizin beyinden vücudumuza gönderildiği andan itibaren de her ses, ton ve vurgu için özel bir biçim alarak istediğimiz sesin oluşmasına katkıda bulunur. Ses tellerinin yapı ve özellikleri ses tonunun kalınlığını ve inceliğini düzenler. Ayrıca ses tellerindeki bazı yapı özellikleri ciddi konuşma bozukluklarına da sebep olabilmektedir (Yalçın, 2002: 102-103).
Ses tellerini korumak için 10 öneri;
ç) Ağız Bölgesi Organları
Gırtlaktan sonra burun ve ağız boşluğu olmak üzere iki boşluk vardır. Solunum bu boşluklar aracılığıyla devam eder. Dolayısıyla ses de nefes verme esnasında oluştuğundan bu iki boşluğun konuşmayı etkileyen yönleri vardır.
Ağız boşluğunda konuşmayı sağlayan önemli organlar vardır. Ağız bölgesine kadar konuşmayı ilgilendiren sadece nefestir. Konuşmayı sağlayan ünlü ve ünsüzleri oluşturan asıl bölge ağız boşluğudur. Bütün dillerde sesler, bu bölgede oluşmaktadır.
Tat alma organımız olan dil ise; konuşmada rol oynayan asıl faktördür. Bu nedenle pek çok dilde iletişim sisteminin genel adı olmuştur.
Çene, açılarak ve kapanarak seslerin oluşumunda etkin bir rol oynar. Hatta çenenin açıklık ve kapalılık durumuna göre ünlüler, geniş ve dar olmak üzere ikiye ayrılır. Dişler de telaffuzun oluşumuna sese renk vermesi açısından önemlidir. Ses olarak gelen hava dişlerde şekil kazanır. Dikkat ederseniz; diş eksikliği olan kişilerde konuşmanın nasıl bozulduğunu fark edebilirsiniz.
Unutmayın! Nefesimizi ne kadar uzun ve düzenli bir şekilde alıp verme becerisini kazanırsak, o kadar akıcı ve kesintisiz konuşabiliriz. Bu nedenle güzel bir konuşma için öncelikle diyafram kontrolü eğitimi gereklidir.