Ses, atmosferde canlıların işitme organları tarafından algılanabilen periyodik basınç değişimleridir.

Sinema, saniyede 24 karenin bir araya gelmesiyle oluşan görsel bir sanat dalıdır.

İnsan doğduğunda çığlık atarak dünyaya gelir. Ardından görme süreci gerçekleşir. Bir nesneyi görmek, bir sesi işitmek insan doğasının en önemli noktasıdır. Ses ve görüntü bir bütünlük yaratır, biri olmadığında diğerinin varlığı etkisini yitirir. Sinema ve sesin birleşimi de insan doğasının bir yansıması gibidir. Görüntü üzerine icat edilen bu sanat dalı sesin kullanımıyla bir bütünlük kazanmıştır.

Sinemanın icadından bugüne kadar geçen sürede ses ve görüntünün bir bütün olarak ele alındığını görmekteyiz.
Sinemanın ilk yıllarında insanlara sunulan filmlerde anlamlar görüntüyle oluşturuluyordu. Ses henüz sinemaya girmemişti ve bu dönemde çekilen filmlere ‘Sessiz Filmler’ dönemi denilmekteydi. Bu dönem filmlerinde görüntü ve müzik bir arada kullanılmaktaydı. Görüntünün üzerinden yaratılan anlatımın daha etkin kullanılması ve izleyicinin sıkılmaması adına filmlere ara yazılar konulmaya başlandı. Bir çekimden diğerine geçildiğinde zaman bakımından ilerlemeyi, bulunan yeri belirtmek veya kişinin kimliğini ortaya koymak adına ara yazılar kullanıldı. Sinema sanatının etkisi arttıkça bu gelişmeler yerini konuşmaları gösteren yazılara bıraktı. Sessiz sinemanın son birkaç yılı içinde ”konuşma”yla ilgili sözler o kadar önem kazandı ki,  herhangi bir oyuncu ağzını açıp söz söylemeye başlarken, çekimi kesip bir arayazıyla bu sözü vermek alışkanlık haline geldi.

Sesin filmlere eklenmesi sinemayı ‘sessiz bir hareketli  resimler’ dizisinden çıkarıp hayatın birebir kendisine dönüşmesini sağladı. Karakterlerin repliklerinin duyulabilirliği izleyiciyle seyirci arasında bir özdeşleşme etkisi yarattı. Halkın sesli filmlere olan ilgisi artmaya başladı.  Sinema artık görsel ve işitsel bir sanat dalı oldu. Ses sadece diyalog ve müzikten ibaret kalmadı. Görüntünün diliyle beraber sesinde bir dili olmaya başladı. Anlatımın zenginleşmesi ve bir bütünlük sağlanabilmesi açısından sesin değeri görüntüyle eş değer hale geldi. Karakterlerin hayatları, içinde bulundukları psikolojik durumlar ses anlatısı eşliğinde verilerek etkinin artmasını sağladı. Neticede bu alanda başarılı olundu ve ses sinemaya bir daha çıkmamak üzere girdi.

Yazar :

Caner KALDI