Blogumuzdaki yazıların birkaçına göz gezdirme fırsatı bulduysanız, daha önce; seslendirme nedir, seslendirme yapmak için hangi ekipmanlara ihtiyaç vardır, seslendirme stüdyosu nasıl olmalı, seslendirme ve dublaj arasındaki farklı şeyler nelerdir gibi farklı farklı soruları, profesyonel çerçevede hizmet verilmesini sağlayacak şekilde yanıtladık. Ancak sizden gelen soruları incelediğimizde en çok merak edilen konunun aslında çok farklı olduğunu öğrendik.
Diyelim ki seslendirme sanatçısı olmak istiyorsunuz ve gerekli potansiyeli taşıdığınıza inanıyorsunuz. Veya evinizde ya da bir stüdyoda halihazırda kendi imkanlarıyla seslendirme ve dublaj yapmakta olan bir sanatçısınız. Hem siz hem de müşterileriniz yaptığınız işten memnun, fakat içinizden bir ses “neden daha fazlası olmasın?” diyor. İşte bu noktada aklınıza bir soru takılacaktır muhtemelen: “Daha iyi seslendirme yapabilmek için alınması gereken eğitimler neler?” O zaman bugünkü yazımızın hedefinde siz varsınız.
Aslında bizim Voicebros olarak arkasında durduğumuz temel bir prensip var: Seslendirme sanatıyla ilgilenmek için eğitim şart değil, herkes gerekli ekipmanlar ve fiziksel şartlar sağlandıktan sonra mikrofonun karşısında cümleler kurabilir. Hatta doğal bir yeteneğiniz varsa bu işte başarılı olup iyi paralar kazanabilirsiniz de. Fakat gerçekten işini önemseyen bir seslendirme sanatçısı olmak ve sektörde adınızı duyurmak istiyorsanız öncesinde odaklanılması gereken 3 önkoşul olduğu da yadsınamaz bir gerçek.
Telaffuz, söz konusu seslendirme olunca olmazsa olmazların başında geliyor. Zira kelimelerin nasıl doğru söyleneceğini bilmeyen bir seslendirmeni, sudan korkan bir olimpiyat yüzücüsüne benzetmek yanlış olmayacaktır. Durum böyle olunca alınması tavsiye edilen eğitimlerin de başında telaffuzu düzeltmeye odaklanan eğitimler geliyor. Türkiye’de bu eğitim diksiyon olarak bilinir ve seslerin, sözcüklerin, vurguların, anlam ve coşku duraklarının hakkını vererek söylenmesini kapsar. Diksiyon aynı zamanda konuşmanız ile karşınızdakini etkileme becerinizdir ve siz de takdir edersiniz ki seslendirme ve dublajda hedeflenen prensiplerden biri de budur.
Temel sözcük ve ses bilgisi (fonetik), aslında ilkokul 1. sınıftan üniversitenin ilk yıllarına kadar aldığımız Türkçe derslerinin ana hedefidir. Eğitim sistemindeki belli başlı kusurlar neticesinde bu ders çoğu zaman olması gerektiği gibi öğretilmez ve insanlar bunun sonucunda birçok ek ve kökün yazılışını ya da okunuşunu bilmeden yetişkin olur. Sonuç: Cümlenin neresinde durması, neresinde hızlanması, hangi eki nasıl bir vurguyla okuması gerektiğini bilmeyen, ufacık bir iş için onlarca kez tekrar yapması gereken “seslendirme sanatçıları”. Dolayısıyla seslendirme ve dublaj sanatlarında ilerlemek için iyi bir Türkçe eğitiminin gerektiği söylenebilir.
Vurgu ve tonlama, söylenmek istenen fikrin karşıdaki dinleyiciye en doğru biçimde aktarılmasına olanak sağlar. Doğru vurgu ve tonlama sayesinde dikkatleri cümlenin istediğiniz yerine ve istediğiniz duygu durumuna çekebilirsiniz. Örneğin “Nereye gidiyorsun?” gibi basit bir cümle doğru tonlamayla kızgınlığı ifade edebilir. Aynı şekilde “Bu elbiseyi bana, yıl başında babam almıştı.” cümlesinde vurgu hediyeyi kimin aldığını öne çıkartırken, “Bu elbiseyi babam, bana yıl başında almıştı.” cümlesinde vurgu hediyenin ne zaman alındığını öne çıkartmaktadır. Tahmin ediyoruz ki okurken siz dahi istemeden vurguya dikkat ettiniz. Vurgu ve tonlamanın düzeltilmesine yönelik eğitimler sıklıkla diksiyon ve tiyatro eğitimlerinin bir parçası olarak verilmektedir. Ancak profesyonel biçimde bu işi sürdüren bir sanatçı ayrıca vurgu ve tonlama eğitimi adı altında bu alana yoğunlaşan eğitimler verecektir.
Ve bol bol tecrübe. Öğrenmek sonu olmayan bir süreç. Yıllarca bu işi yapsanız bile her şeyi öğrenmeniz mümkün olmayacak elbette. Fakat işinizi ve iddianızı bir adım öteye taşımak için başlangıçta ihtiyacınız olan eğitimler kısaca böyle özetlenebilir.