Sesteki En Önemli Nokta: Duygu!
Bu zamana kadar birçok metinde sesin neden bu kadar önemli olduğunu sık sık dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Peki neden bu konunun üzerinde bu kadar duruyoruz?
İsterseniz size açıklayalım.
Diyelim ki elimizde bir senaryo/seslendirme metni var, bunu hepimiz okuyabiliriz öyle değil mi?
Peki her okuyan seslendirme yapabilecek yeteneğe sahip mi?
Hayır!
Okumak ve seslendirme yapmak arasında çok ama çok büyük fark vardır.
Seslendirme bir nevi oyunculuk gibidir. Bu nedenle de Voicebros’ta bu performansı gerçekleştirebilen kişilere ‘Seslendirme Sanatçıları’ olarak hitap ediyoruz. Tabi ki yaptıkları şey iki kelimeye sığdırılacak gibi bir şey değil. Daha fazlası! Çünkü izleyiciyi bir şekilde tepki vermeye ikna etmeleri ve bir şeyler yapmak için motive etmeleri gereklidir.
Telaffuz, diksiyon, hız, tempo, ton, renk… dahil olmak üzere seslendirmeyi oluşturan birçok şey var.
Birinin sesi – ses türü önemli olsa da; ana faktör bunlar değildir. Yıllar öncesinde bu nüanslara bu kadar dikkat edilmemiş olsa da; günümüzde insanlar kendileriyle doğal bir şekilde, tıpkı sevdikleriyle sohbet ediyormuş gibi konuşulmasını ister.
Bunu örnek ile daha açıklayıcı bir hale getirelim; okul hayatınızı düşünün. Bazı öğretmenlerinizi daha çok anlar bazılarını ise hiç anlamazdınız. Dersini anlamadığınız o öğretmeninizin ders işleyişindeki o tekdüzeliği hatırladınız mı? İşte bu hatırlatma; ucuz ve profesyonel olmayan bir seslendirmenin size ne gibi sıkıntılar yaşatacağına dair ufak ama etkili bir örnek.
Bir seslendirmeyi neyin başarılı neyin başarısız kılacağını sık sık konuşuyoruz. Bunları konuşurken seslendirmeyle ilgili teknikleri, cihazları, yönlendirmeleri vs. her şeyi anlatıyoruz.
Peki ya duygular?
Duyguları açıklamak diğer şeylere göre oldukça zor.
Bu zorluk, duygular hakkında konuşmanın zor olmasından değil; duyguların ne olabileceğini belirlemek için kullanabileceğimiz hiçbir şeyin olmamasındandır. Ancak, duyguların nasıl hissettirdiğini açıklayabiliriz.
Evet, yanlış duymadınız! Hissedişlerimizden bahsedeceğiz.
Duygular insanları fazlasıyla etkiler. Kimi zaman mutluluktan midemizde kelebekler uçuşurken; kimi zaman stresten midemize kramplar girebilir. Bunlar hissettiğimiz ve bedenimize istemsizce yansıttığımız duygu durumlarıdır. Peki bu hislerin oluşumunda birinin sesi ne kadar büyük bir etkiye sahiptir?
Ses, fiziksel hisleri harekete geçirebilir. Çetin Tekindor’un “Babam Ve Oğlum” filmindeki o performansı yürek burkuyor. O sahneyi mutlaka izlemelisiniz, muhteşem! Videoyu izlemeseniz bile, sesiyle bir şeyleri hissedebilirsiniz.
Bu performansı bazılarınız sadece konuşan, ağlayan bir adam olarak görebilirsiniz; fakat aynı sözleri kullanarak haykırabilir ama aynı etkiyi yaratamazsınız! Bu yaratım sürecindeki gizli bileşenin ‘duygu’ olduğu açık bir şekilde görülmektedir.
Çetin Tekindor’un o sahnesinde bizi etkileyen şeyin duygu olduğu açıktır.
Peki seslendirme için ‘duygu’ ne anlama geliyor?
Bu sorunun cevabı, bir okuma söz konusu olduğunda her zaman altta yatan duyguyu aramamız gerektiğidir. Hiçbir şey değilse bile duygu her zaman önceliklidir.
Okumak için bir duygu olmadığını düşünebilirsiniz, ama muhtemelen onu canlandırmak için kullanabileceğiniz ince de olsa bir duygu vardır.
Uyuşukluk da bir duygu çeşididir. Aynısı can sıkıntısı veya sevgisizlik için de geçerli. Ayrıca duygular her zaman pozitif yönde olmalıdır diye de bir kural yok!
Bir çocuğun istemeyerek odasını topladığını, düzenlediğini düşünelim. Çocuğun o sıradaki duygusunu hissedebilir ve anlayabiliriz. Bunun gibi içe dönük duygularla okunan bir senaryo ile kesinlikle duygusuz okunan bir senaryo arasında bile ince de olsa bir fark vardır.
Aslına bakarsanız, mükemmel netliğe sahip ve çok az tutkuya sahip bir okumayı reddedip; mükemmel olmayan ama tutkulu bir okumaya sahip olanı tercih edebilirsiniz. Çünkü duygu yokken kelimelerin de bir anlamı yoktur.
Unutmayın, duygu varsa her zaman öndesiniz!